PAYLAŞ

Günümüzde inşaat sektöründe sürdürülebilir ve doğal ortama uygun projeler geliştirilmektedir. Avustralya deniz suyu arıtma tesisi ise bu amaçla hayata geçmiş ve bölgenin iklim, bitki, canlı yaşamının etkilenmemesi için farklı bir tasarımla planlanmıştır. Avustralya kıtasının okyanusa 40 bin millik kıyısı olmasına rağmen denizdeki %3.5 tuz oranı sebebiyle içme suyu olarak kullanılmamaktadır. Bu arıtma tesisinin yapılmasıyla kıta sakinleri gelecek yıllarda varlığını sürdürebilecektir. 8 ay süren yapım aşamasıyla tesis Güney yarımküredeki en büyük arıtma tesisi olarak dikkat çekmektedir. Dünyamızda iklim değişikliği ve küresel ısınma nedeniyle ve araştırmaların sonucunda Avustralya kıtasının ileriki yıllarda susuzluk çekebileceği öngörüldüğü için bu tesis bölge halkı için büyük önem taşımaktadır.

Avustralya Kıtasında Su Sorunu

Son yıllarda yaşanan içme suyu sorunu sebebiyle güney yarımkürenin gelişmiş alt yapısına sahip 3.5 milyar dolarlık su arıtma tesisi kurulmuştur. İnşaat yapısı olarak okyanusun 20 metre derinliğine sarkıtılmış 30 metrelik borularla saatte 35 milyon litre su çekilmesi hedeflenmiştir. 4 milyon nüfuslu şehir halkını kuraklıktan kurtarmak amacıyla 25000 metrekarelik alanda ve 55 mil kadar uzunlukta inşa edilmiştir. Avustralya kıtasının %85’i sahil bölgelerinde yaşamasına rağmen kıtanın 2/3’lük kısmında yaşamsal fonksiyonların olmaması ve kuraklığın artması sebebiyle bu tesisi geliştirmişlerdir. Bu tesis tasarımında ise canlı yaşamı ve doğal kaynakların zarar görmemesi için uygun ortam olarak Avustralya’nın güneyindeki kırsal bölgeler seçilmiştir. Örneğin okyanusun içinde tünellerle bağlanacak 30 metrelik boruların 130 milyon dolarlık balık ticaretini engellememesi gerekiyordu. Ayrıca günde 750 milyon litre su çekme kapasitesine sahip boruların çapları arttırılarak basıncın düşürülmesiyle canlıların olumsuz etkilenmemesi amaçlanmaktadır. Su altındaki kazı işlemlerinde kayaç incelemesi yapılarak 12 metrelik hidrolik delicilerin kayaların içini oymasıyla borular tünele uygun şekilde bağlaması için halka şeritler kullanılmıştır. Bu bağlama aşaması ise 1 millik deniz altındaki tünel açılması ve boruların okyanus tabanına yerleştirilmesi sağlandıktan sonra uygun kanallar açılmasıdır. Tünelin çökmemesi için ise 4700 adet beton halkayla dayanım sağlandıktan sonra 4 metre açıklıklardan bağlantı işlemi gerçekleşmektedir. Bunun sonucunda okyanustan suyun tesise ulaştırılması sağlanmıştır.

Arıtma Tesisinin Çatı Tasarımı

Arıtma tesisi bölgesinin çeşitli bitki örtüsüyle kaplı olması ve kuşların uğrak yeri olması sebebiyle çevresel ve doğal etkenlere göre tasarlanmıştır. Bunun için öncelikle çatısını canlı otlar ve çalılarla kaplayarak doğal sentez yapılması ve bu katman ile çatının aşınmasının engellenmesi amaçlanmıştır. Ek olarak 7 bin tonluk otlarla çatının kaplanması yalıtım ve ses izolasyonuna katkı sağlamaktadır. Bu tasarımla Dünya’nın en büyük canlı çatısı olarak bilinmektedir. Ayrıca mühendisler ve mimarlar tesisi çelik ve beton yerine kum tepeciklerin arasına yerleştirerek bütün tesisin eşsiz doğaya entegre olmasını sağlamıştır. Tesis inşaatında işçiler 25 metrelik galvanize çeliklerle içyapının iskeletini oluştururken üzeri için ise 8 tonluk 438 panelle kaplamışlardır. Bu paneller ise 3 katmandan oluşmaktaydı. En üst katmanı deniz havası rutubetinden korunmasını sağlayan kontrplaktan oluşmaktaydı. Aradaki katman ise 7.5 cm kalınlığında fiberglas etkisiyle ısı izolasyonu sağlarken sıcaklığa karşı paneli sağlamlaştıran yapıydı. En alt katman ise 1.5 tonluk ses yalıtımı için sıkıştırılmış samandan yapılmış doğal örtü görevi görerek sesin 40 desibele kadar düşmesini sağlamaktaydı. Bu panelleri yerleştirmeden önce yapıyı destekleyen çerçevelerin çıkartılmasıyla 15 derecelik açılarla takılmıştır. Böylece tesis doğaya uygun bir tasarım yapılarak kum tepeciklerin arasına konumlandırılmıştır.

İçme Suyunun Elde Edilmesi

Basınç ile sudaki tuzun ayrılması yarı geçirgen diyaframın tuzu içinde hapsetmesi ve suyun bırakılması yöntemi kullanılmıştır. Bu yöntem ters ozmos olarak bilinmekte ve kimyasal herhangi bir katkı uygulanmadan tuz oranın %98.8 ‘inin ayrılmasında etkili olmuştur. Diyaframın iç tasarımında ise ince polimerlerin olması sebebiyle hidrolik taşıyıcılar ve kayıcılarla yerleştirilmeye çalışılmıştır. Bu gibi arıtma tesislerinde barajlardaki yağmur suyunun biriktirilmesiyle üretilmesine göre daha pahalı bir işlemdir. Bu yüzden tesis çalışması için elektrik üretilmesi santrallerle sağlanamadığından şehire yer altından 50 millik elektrik kabloları çekilmesiyle sonuçlanmıştır. Özellikle suyun bölge halkının su depolarına taşınması için ise yeraltından 120 metre TBM ile tünel kazılarak hem bölge halkının etkilenmesi hem de trafiğin ve ticaretin aksaması engellenmiştir.

Sonuç olarak küresel ısınma ve zararlı atıklar nedeniyle içme sularını kaybeden bölge halkı için arıtma tesisini teknolojik araçların katkısıyla aşmaya çalışmışlardır. Bu yüzden gelecek nesillere enerji ihtiyacının karşılanabilmesi için mühendisliğin gelişmesi sağlanarak sürdürülebilir yapılar inşa edilmiştir. Avustralya deniz suyu arıtma tesisi ise hem çevresel açıdan hem de mühendislik açısından etkileyici durmaktadır.

 

Kaynak:

https://www.ilbank.gov.tr/dosyalar/uzmanliktezleri/14629.pdf

BİR CEVAP BIRAK

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen isminizi buraya giriniz