Filmin açıldığı sahneyle şoka girmem bir oldu. Filmde kullanılan dekor, sahne düzeni, kamera açısı alışılmış filmlerden bambaşka bir havadaydı. Dogville mekan olarak tiyatro sahnesi kullanıyordu, kullanılan dekor sayısı ise belki iki elin parmaklarını geçmezdi. Bu minimalist yaklaşımla birlikte, seyircinin dekor ve sahneye takılmaktansa direkt olarak ana fikre odaklanması sağlanmış. Tanrısal bakış açısı sayesinde her şeyi tüm çıplaklığılyla görebiliyoruz filmde. Ilk 15 dakika filme alışmaya çalıştım, elim birkaç kez kapatma tuşuna gitti fakat bir şans vermek istedim filme. Film başladıktan 30 dakika sonra herkesin evi aklımda hayal gücümle beraber oluşmaya başlamıştı. Insanı şoka sokan durumlar ise sürükleyiciliğini arttırırken öte yandan bazen de sıkıcı uzun diyaloglarla bu sürükleyicilik azaldı lakin yine de kendini bana izlettirdi bu film. Film bittiği zaman “İyi ki Dogville’e bir şans vermişim.” dedirtti ve bana farklı bakış açıları ve fikirler kattı. Filmin yönetmenliğinin tek kelimeyle muhteşem olduğunu düşünüyorum. Senaryosu, insanların gerçeklerini ve fikirlerini yansıttığı düşünülürse eğer rahatsız edici sayılabilir, aslında bir Dogville’de yaşıyor olabiliriz. Oyunculuk ise genel olarak gayet iyiyken bazen yapmacıklar oluşabiliyor fakat rahatsız edecek kadar değil.
Hikayemiz küçük Dogville kasabasında başlıyor…
Rocky dağlarındaki bir kasaba olan Dogville’de bir gece vakti başlıor hikayemız. Silah sesleri duyulduktan sonra ilk görünen karakterimiz ise sarışın ve güzel bir kadın olan Grace. Silah seslerinden kaçıp köye sığınan Grace’in yardımına Tom ve köy halkı koşar. Fakir bir köy olan Dogville’de Grace’in kalması için çocuk bakmak, bahçeyle ilgilenmek gibi gündelik işleri yapması karşılığında anlaşırlar. Köy halkı ise aslında bize çok da yabancı ol-mayan, belki de her gün günaydın diye gülen komşularımız kadar gerçek, iki yüzlü tabirindeki yüz miktarının salca iyimser kaldığı sefil insanlardır. Başlarda bunu belli belirsiz anlarız. Film ilerledikçe kasabalılara baktığımız zaman hepsinin gerçek yüzlerini görürüz. İşin garibi onlar da birbirlerinin farkındadırlar ama yine de herkes iki yüzlülüğü film boyunca sürdürür. Grace kasabada çalıştığı işler sayesinde kasabadaki mağazalardan birinin vitrininde gördüğü 7 tane küçük bıbloyu satın almak ister. Bibloları her seferinde tek tek almaya başlar.insanlara karşılıksız olarak iyilik yapan bu güzel kadına Dogville’in kötü bir sürpriz vardır. Sadece iyi yönünü gösteren köy halkı, karşılıksız iyilik yapilmasinin insanoğlunun bencil olma dürtüsünü tetiklediğini gösterir bir biçimde değişir.
Bu masum kızın yaptığı işleri beğenmeyerek ve çalışma sürelerini uzatarak yıpratmaya başlarlar. Buradan itibaren filmde sürekli toplumdaki iyilik ve insanlık anlayışına göndermeler yapılmaya başlanır. Hayat Grace için zorlaşmaya başlasa bile, o yine de hayatından mutlu ve umutludur, köy halkıyla iyi ilişkiler kurmaya devam eder. 7 ölümcül günahı simgelemekte biblolar hayatına girdikçe, biz de yavaş yavaş Grace’nin hayatından çıkan kasaba üyelerini ve hayatına giren kötülükleri görmeye başlarız. Yapılan kötülükleri ve Grace’nin tepkisini merak ediyorsanız eğer filmi izlemenizi önemle tavsiye ediyorum.
Filmde Kullanılan Simgeler
Filmde iyilik ve kötülükten farklı başka simgeler de kullanılmıştır. Grace filmde insanlara karşılık beklemeden yardım eden ve sürekli bir alçakgönüllülükte gözüken bir karakter olduğu için Hz. İsa’ya benzetilebilir. Bu durumda kasaba halkı ise ona eziyet eden halk konumundadır. Tom ise en başlarda Grace’in sürekli yanında olup asla onu bırakmayacağı düşüncesini bize aşıladıktan sonra köy halkı-nın yani kötülerin tarafına geçmesiyle onu Yahuda’a benzetebiliriz. Yahuda, geleneksel Hristiyan görüşüne göre 30 gümüş dinara İsai’yı ele veren havaridir. Ayrıca Grace sözlükte “inanç” anlamına da gelmektedir ve Grace’e zincir vurulması çok önemli bir olaydır. Zincir burada çarmıhı temsil etmektedir. Ayrıca köyde zincire vurulmuş bir köpek de vardır. Köpeğin ismi ise Moses’tir yani Musa. Grace ve Moses ikilisinin sorun yaşadığı insanlar ve özellikleri genel olarak da Hz. İsa ve Hz. Musa’ya benzemektedir.
Hakan OĞUZ
Yazarlarımızın kişisel görüşlerini içeren daha fazla yazıya ulaşmak isterseniz buraya tıklayarak “Bizce” bölümümüze göz atabilirsiniz…