PAYLAŞ
Erdem ARIOĞLU, Robert Koleji’nin ardından İTÜ İnşaat Fakültesini bitiren University of California at Berkeley’de “İnşaat Şirketi ve Şantiye Yönetimi” alanında yüksek lisansını yapan Mühendisliğe Hazırlık Kulübü’nün kurucularındandır. Kendisi şu anda Yapı Merkezi Yönetim Kurulu Başkan Vekili görevini yürütmektedir.

Bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için öncelikle teşekkür ederiz Erdem Bey.

Bir çoğumuzun hayatını okuduğu, bazılarımızın kendine rol model olarak aldığı Sayın Erdem Arıoğlu’nun hikayesini birde kendisinden dinleyelim istedik.

Aralık 1969’da yılında doğdum, 3 çocuk babasıyım. Robert Kolejinden sonra İTÜ’de İnşaat Mühendisliği bitirip Amerika’da yüksek lisans yaptım. Boğaziçi’nde doktoraya girdim ama tezi iş hayatımın yoğun olmasından dolayı bir türlü yazamadım, 2 kez yarım kaldı. 2 tezin konusu da Yap-İşlet-Devret modelinin ihale aşamasında değerlendirme parametreleriydi. Çocukluğumdan beri aile şirketi olan Yapı Merkeziyle iç içeydim fakat 1993 yılında tam olarak çalışmaya başladım. Genel takip işleri, proje finansmanı ve sigorta konuları ile ilgilendim sonrasında iş geliştirme isimli bir departman kurduk ve bu departmanın başına geçtim. Yapı Merkezi’nin yurtdışına açılma serüvenine buradan başladık diyebiliriz aslında. Kariyerimin birçok yılı İş Alış (teklif hazırlama-proje finansmanı-iş stratejileri) kısmındaydı, son 2 yıldır Yönetim Kurulu Başkan Vekili olduğumdan dolayı İş Yapma kısmı ile de ilgileniyorum. İşlerimden dolayı birçok ülkede bulundum, her bir ülke bana birçok şey kattı.

 

Erdem Abi yıllar önce inşaat mühendisliği mesleğini neden seçti? Bunda ailesinin Yapı Merkezi gibi bir firmasının olması ne kadar etkili oldu?

Annem hesaplama alanında, babam ise yöneticilik alanında çok iyi birer inşaat mühendisiydi, ailemizin inşaat şirketi de vardı. Küçüklüğümüzden beri içinde bulunduğumuz bir ortamdı yani mühendislik, evimizde de mühendislik ve genel kültür konularında beş bini aşkın zengin bir kütüphanemiz vardı. Babam, annem ve büyüdüğümüz ortam bizi mühendislik seçmeye yöneltti. Ben, abim ve Özge mühendis olduk yani başka bir meslek aklımıza gelmedi açıkçası. Bu yüzden inşaat mühendisliğini seçtim. Bizim zamanımızda çok fazla meslekte yoktu zaten hayat bu kadar erişilebilir değildi.

 

Erdem Arıoğlu Mühendisliğe Hazırlık Kulübünün 3 kurucusundandır. Murat Şener ve Taner Aksel ile kurdukları MHK’nın hikayesini bizlere anlattı.

Öğrenciler sosyal veya teknik olarak bir araya gelmekten çok siyasi örgütlenmeler olarak toplanıyordu. Apolitik olup eğitimi ile ilgilenen öğrencilerin de buna dönük çok fırsatı olmuyordu. Ortam böyle olunca okulda öğrendiğimiz teorik dersleri uygulamada görmemiz epey zorlaşıyordu. Ben biraz şanslıydım, ailemin inşaat şirketi vardı ama tabi asıl amacımız birçok öğrenciye bu fırsatı sunmaktı. Sektörü okula getirmek, staj imkânı sunmak, öğrenci ile saha arasındaki mesafeyi kapatmak, mühendisliği gerçekten hissetmek amacıyla hemen kolları sıvadık. O dönemdeki dekanımız Hasan Boduroğlu’nun yanına gittik. Çocuklar kalkıştığınız iş büyük bir şey emin misiniz sonra sizin kulüpte amacından başka yönlere kaymasın? Dedi. Bizlerden; biz bunu başarabiliriz, kendimize güveniyoruz ve bizim amacımız teknik bilgi sağlamak cevabını alınca, “Pekâlâ” dedi. Mademki amacınız bu ülkeye daha nitelikli mühendisler kazandırmak o zaman kulübünüzün adı Mühendisliğe Hazırlık Kulübü olsun ve bütün mühendislere hitap etsin sözleriyle Sayın Boduroğlu hocamız kulübümüze ismini vermiş bulundu.

 

Mhk’lı olarak hepimizin mutlaka adını duyduğu, kulübümüzün ilk teknik gezisi olarak bilenen ve bizler için o yıllara göre vay be dedirten GAP teknik gezisinin hikayesini bir de Erdem Abi’den dinleyelim.

Kulübümüzü kurduk şimdi yapmak istediklerimizden biri teknik gezi düzenlemekti. Rektörlükten bütün izinleri aldık, bütçemizi ayarladık. Kulüp olarak ilk teknik gezimiz, hepimiz heyecanlıyız o dönem GAP inanılmaz bir proje bizler için. Henüz Atatürk Barajı su tutmamış bile. Ne oldu biliyor musunuz? GAP’a varamadık, otobüslerimizden birine Aksaray’da kamyon çarptı. Ufak sıyrıklar ile atlattık çok şükür. Rektörlüğün çabaları sayesinde Aksaray’dan uçaklar ile İstanbul’a geri dönmek zorunda kaldık. Atatürk Barajı su tutunca görebildik ancak…

 

Türkiye’nin Ar-ge konusun da yatırım yapan sayılı şirketlerinden biri olan Yapı Merkezi ülkemizde ilk prefabrikasyon, ilk hızlı tren, HABRAS projesi gibi büyük yenilikler yaptı ve yapmaya devam ediyor. Kulübümüz gelecek yıl 30. Yılını kutlayacak ve Erdem Abi’nin 30.Yıl için bizlere söylemek istedikleri var.

Seneler evvel Japonya’dan döndüğümde yüzüm asık bir şekilde oturuyordum. Hanımım neyin var, moralin bozuk sanki dedi. Ben de dedim: Ben sabahtan beri bir sürü iş yaptım. Yarın sabahta onları devam ettireceğim, Japonya’nın 6 büyük şirketinde (Mitsubishi-Kajimi) çalışan 1000’er tane mühendis sabah uyandıklarında yenilik olarak ne yapabiliriz diye düşünecekler. Yalnızca Ar-gede çalışan binlerce mühendis… Farklı ne yapabiliriz diye düşünecekler, kim daha iyi çözüm üretirse o farklılaşıyor, günü-müzde teknoloji üretmeyen bir ülkenin Dünya’da yeri yok artık… Üretmek, yenilik yapmak, farklı bir şeyler ortaya çıkarmak zorundayız. Ben ilk defa yapılan bir şeyi görmeyi çok severim. Mükemmel bir Ar-ge projesinin hayata geçirildiğini düşünün. Bu yeniliklerin kolay ortaya çıkacağı yerler üniversitelerdir. Sizler gibi pırıl pırıl gençler düşünecek ve birlikte hayata geçireceğiz. Dünya’da bir şeyi ilk kez yapalım, ben burada sizlere de görev vermiş olayım. Mhk’nın 30. Yılında sizler Dünya’da daha önce hiç yapılmamış olan bir şey yapın, biz de Yapı Merkezi ailesi olarak sizlere finanse olalım. 30. Yıl Etkinliği adı altında çok güzel bir yenilik olur. Ne dersiniz?

Bu sorunun cevabı elbette “Evet” oldu. Görev sırası biz gençlerde artık.

 

Yurtdışında mega projeler yapmanın zor olacağını tahmin edebiliyoruz. Peki ya zor olan yalnızca inşaatın kendisi mi?

Biz Yapı Merkezi olarak genelde Afrika ülkeleri ile çalışıyoruz. Bir ülkeye yalnızca demirimi bağlayayım, betonumu dökeyim şeklinde gidemezsiniz bu görüş yanlıştır. Ortak bir projede farklı uluslardan şirketler ile çalışabilirsiniz, yerel halkın kendine özgü kültürü de var tabi ki. İnanılmaz bir kültür ve çalışma prensibi türlerini aynı anda göreme fırsatınız ve uyum sağlamanız gerekiyor yoksa işler hiçte yolunda gitmez. Aynı zamanda Afrika’da hastalık türü çok fazla (tifo kolera), hijyen yok denecek kadar az. Türk işçisi ve mühendisi zor adapte oluyor. Türkiye’den aşçı götürüyoruz, bizler sebze yemeğini de sevdiğimiz için sebze bulamayınca araziye sebze bile ektik. Çalışan sayımız çok fazla olduğu için konteyner dolusu gıda malzemesi ve bunların lojistik alt yapısı da işin içinde, hepsini en verimli şekilde yönetmeniz gerekiyor. Tanzanya’daki gibi büyük işlerde yalnızca inşaat ile uğraşmıyorsunuz. Bunları da gözlemleme fırsatını yakalıyorsunuz, iş sadece beton döküp, çelik hesabı ile bitmiyor yani gençler.

 

Başarılı bir Mühendis ve abi olarak Erdem Bey’in biz gençlere söylemek istediği birkaç cümle var.

Gençler, sizler mühendis olarak okuldan çıkarken minimum bir donanım ile çıkıyorsunuz hiçbir şey için yeterli değil hep daha fazlası var çünkü. Yuvadaki kuş misali, annesi ile uçmayı deniyor belki bir-iki kez düşecek ama sonunda uçmayı öğrenecek. Uçma ile ilgili bilgisi var, ne kadar iyi bir uçucu olacağı kendisi ile ilgili. Meraklı ve öğrenmeye açık olmanız gerekli, kendiniz ile olan ön yargılarınızdan sıyrılmanız gerekiyor, zaman yönetimini de en kaliteli şekilde yapmalısınız. Zaman sizden tamamen bağımsız, onu durduramazsınız. En doğru değerlendirmeniz gereken şey zaman, hele ki sizlerin yaşında. Meslek ile olmasa bile, hayat ile ilgili, genel kültür ile ilgili hangi ortamın içinde bulunursanız bulunun kendinize katabileceğiniz bir şey edinin kendinize. Farklı coğrafyalar size inanılmaz tecrübeler kazandırır. Yurtdışına gidin çocuklar orada çok kaliteli ortamlar var. Kendinizi kısıtlamayın, önünüzü açın, uluslararası firmaları görün, rekabet nedir farkına varın. Öğrenciyken yurt dışı stajı yapın. İnsan ilişkilerini gözlemleyin. Mühendislik insan-insan ve insan-makine ilişkisidir, bunları takip edin stajlarınızda ve meslek hayatınızda bunların farkına varın.

Son olarak; Risk alın gençler, risk almaktan korkmayın. Unutmayın mükemmel karar yoktur ama en kötü karar kararsızlıktan iyidir.

Harun GÜDE    Anıl ERDAL    Seher Semanur DAL   

Teknik Boyut Dergisi, 2019   

The Queen of Curves

İnşaat Mühendisi Oğuz Atay’ı Anlamak

BİR CEVAP BIRAK

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen isminizi buraya giriniz