PAYLAŞ

Kendinizden ve neden inşaat mühendisliğini seçtiğinizden kısaca bahseder misiniz?

– 1977 Trabzon doğumluyum. İlk orta ve lise eğitim sürecimi Trabzon’da tamamladım. Ardından İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünden 1998 yılında mezun oldum. 21 senedir inşaat sektöründe çalışıyorum.

– Klasik olacak ama çocukluktan beri inşaatlar hep ilgimi çekerdi. Örneğin oturduğumuz binanın yanında yapılan inşaatı sabahtan akşama seyrederdim. Bir de Allah rahmet eylesin, ablamın kocası Şeref Zengin inşaat yüksek mühendisiydi. Aslında inşaat mühendisliğinin ne yaptığına dair fikir edinmem onunla birlikte oldu. İyi ki de olmuş diyorum, kendi karakterime uyan en doğru mesleği seçtiğimi düşünüyorum.

Mandarin Oriental Hotel projesinde koordinatör olarak görev almaktasınız. Koordinatörün bir projedeki rolü nedir?

– Öncelikle ünvanların görev sorumlulukları şirketlere göre değişiklikler göstermekte. Sonuçta bu sektörde genel bir anlayış yok. Bütün şirketlerdeki aynı ünvana sahip insanlar aynı işi yapmıyorlar. Onun için ben ancak Yapı Merkezi özelinde bir koordinatörün ne yaptığını size anlatabilirim.

Mandarin Oriental Bosphorus Hotel

– Her proje birçok paydaştan oluşur. İş veren, müteahhit, şirket kadroları, müşavir vb. bunların bir eşgüdüm içerisinde çalışması gerekiyor. Bu da ancak aralarındaki doğru iletişim ile gerçekleşebilir. Koordinatörün asıl amacı da bu ekip çalışması içerisinde koordinasyonu sağlayabilmektir. Yani koordinatör bu paydaşlar arasında fayda sağlayacak bir iletişim kuran, çatışmaların önüne geçecek bir yaklaşımda bulunan veya fayda doğuracak çatışmalar yaratan kişi diyebiliriz. Burada bir koordinatör için en önemli detay işe geniş perspektiften bakarak herkesin gözünden değerlendirerek, ekibi organize etmektir.

Mandarin Oriental Hotel projesinde top-down yöntemi kullanılıyor. Aynı zamanda bu projede up ve down inşası beraber götürüldü. Bize bu inşa sürecinden kısaca bahseder misiniz?

– Gerçekten oldukça farklı bir inşa sürecinin bulunduğu bir şantiyedeyiz. Eskiden hocalarımız temel atılmadan 2. kat inşası yapılır mı derlerdi. Top-down yöntemi bu hipotezin çürüdüğü nokta diyebiliriz. Şuan işin son 3 aylık periyodundayız ve temel işlerine yeni başladık diyebilirim. Top-down karşıdan karşıya desteklemenin zor ve maliyetli olduğu ve açıklıklıların geniş olduğu alanlardaki derin kazılarda tercih edilen bir yöntemdir. Önemli bir mühendislik uygulamasıdır. Pek çok avantajı olmakla beraber zorlukları da bulunmaktadır. Burada hiçbir konuda biz bunu hiç düşünmemiştik gibi bir cümle kuramazsınız. Bunun bedeli çok ağır olur. Onun için bütün risk faktörlerini önceden belirleyip ona göre hareket etmek gerekir.

– Otel şantiyemizin bir dikkat çekici kısmı ise Türkiye’de ilk defa up ve down inşa sürecinin -up and down- aynı anda yürütülmesidir. Normalde diğer örneklerde her zaman zemin altı işlemler bittikten sonra zemin üstüne geçilir.

Yurt dışındaki projelerde de görev almaktasınız. Yurt dışında çalışmanın ne gibi artı ve eksileri olduğunu düşünüyorsunuz? Yurt dışında çalışmak isteyen genç mühendis adaylarına ne gibi tavsiyeler verirsiniz?

– Ben şuna inanırım askerliği nerde yaptığın değil kiminle yaptığın önemlidir. Dolasıyla da lokasyon olarak nerde çalıştığın değil kiminle çalıştığın önemlidir. Ancak yurt dışının şöyle bir artısı var: mesleki getirilerin ötesinde okuldan yeni mezun olmuş birinin kendi ayakları üzerinde durma sorumluluğunu en şiddetli hissettiği dönem. Türkiye’de nerde olursa olsun eş, dost, aile birileri var. Başın sıkıştığı zaman birilerinin kapısını çalabiliyorsun. Yurt dışında kendi kararlarının sonuçlarıyla direkt sen yüzleşiyorsun. Kişilerin olgunlaşmasında çok büyük artı sağlar yurt dışı. Bir de yurt dışı projelerinin çoğunda uluslararası standartlar geçerlidir. İşin tekniği açısından değil yönetim açısından. İşveren-müşavir beklentileri, standartlar, dökümantasyon, iş güvenliği vs. Bunlar pek çok yurt dışı projesinde Türkiye’dekine nazaran daha önemlidir. Bu da size bir görgü, bir iş yapma ahlakı kazandırır.

– İlk yıllarda yurt dışında işe başlamanın da şöyle bir avantajı var: Evlenip çoluk çocuğa karıştıktan sonra bu işler daha zor oluyor. Hani okuldan yeni mezun birinin ayağına bağlı bir çapa yok. Daha rahat hareket edebilme avantajı var. Bunu değerlendirmeliler.

Geçen aylarda açıklanan ENR verilerine göre Yapı Merkezi uluslararası müteahhitler listesinde 77.sırada yer aldı. Yapı Merkezi ile beraber birçok şirketimiz de bu listede kendine yer buldu. Siz de bu tarz projelerde görev almış biri olarak, ülkemizin inşaat sektörünün global pazarındaki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

– Türk müteahhitleri aslında başarılılar. Avrupa-Amerika menşeili büyük ölçekli müteahhitlere göre daha kısa sürelerde ve daha düşük maliyetle iş yapma becerisine sahip. Müteahhitlerimizin tercih edilmesinin en önemli sebeplerinden biri bu. Bunların yanında güvenilirlik olarak çok sorgulandığımızı düşünüyorum. Türkiye’de de böyledir aslında, müteahhit genelde potansiyel üç kağıtçı gibi görünür. Bunun da bir gerçeklik payı var ne yazık ki. Biraz güven kazanmamız gerekiyor. Bunun için de verdiğimiz sözleri tutmamız ya da tutabileceğimiz sözleri vermemiz gerekiyor. Ya da işi yaparken sadece kar odaklı değil aynı zamanda işi sözleşme koşullarına uygun yapma ya da uluslararası standartlara uygun iş yapmayı da gözetmemiz gerekiyor.

– Çok ön plana çıkmış köklü geçmişi olan büyük Türk müteahhitler var. Ancak onların yanında bir o kadar da daha emekleme dönemindeyken yurt dışına çıkmış firmalarımız da var. Bence bu konu ülkede bir politika konusu aslında. Siyaset konusu demiyorum, devletin bu konuya el atması gerekiyor çünkü bu da bir hizmet satışı. Üstelik de yurt dışına gidip iş yaptığınızda oraya bilginizi becerinizi götürüp karşılığında da ülkeye para getiriyorsunuz. O zaman ülkenin yurt dışında temsil edilebilmesi için standartların koyulması gerekiyor.

– Bugün bir muayenehane açabilmesi için kişinin tıp diplomasına ihtiyacı var, hukuk bürosu açabilmesi için avukatlık diplomasına ihtiyacı var ama müteahhitlik yapabilmesi için inşaat ya da mimarlık diplomasına ihtiyacı yok. Her şirketin ünvanları içinde inşaatçılık var. Adam şehirden şehre nakliye işi yapıyor onun ünvanın da bile inşaat var. Bu işi mesleği inşaat işi olanların yapması lazım.

– Eski, köklü inşaat firmalarına bakın: Enka, Tekfen, Gama, Yapı Merkezi. Bunların hepsinin kurucuları mühendis ya da mimar. Mesleği bilen insanlar. Bir de günümüz müteahhitlerine bakın. Sadece buna bakmak bile yeterli aslında.

Yine İstanbul Boğazı’nda yapılan Four Season Hotel projesinde de görev aldınız. İstanbul’un çehresine bu denli şekil veren projelerde görev almak size neler hissettiriyor?

– Bizim mesleği şöyle tanımlıyorum: Dünya’nın uydudan çekilmiş fotoğrafını değiştirme yetisine sahip bir iş yapıyoruz. Dolayısıyla da bu işin en keyifli tarafı ortaya somut, hareket etmeyen ve uzun süre yaptığınız yerde kalacak bir eser çıkartmak.

– Bugün kızlarımla dolaşırken onlara inşasında görev aldığım yapıları anlatmanın insana verdiği keyif, haz hakikaten tartışılmaz. Bugün yeni nesilde çok materyalist bir yaklaşım görüyorum. Meslek seçimlerinde ya da eğitim esnasında aldığı kararlarda hep gelecekte bir işim olsun ve o işten iyi para kazanayım yaklaşımı var. Aslında amaç bu değil. Ersin Arıoğlu’nun çok güzel bir sözü var, aynı zamanda Yapı Merkezi’nin de mottolarındandır: “Mutluluk inşa ederek mutlu olursun.” İnsanın dünyadaki amaçlarından bir tanesi mutlu olmaktır. Siz zaten işinizde mutluysanız, sizin hayatınızı sürdürmenize yetecek karşılık gelir. Dolayısıyla böyle göz önündeki önemli projelerde çalışmak bana çok mutluluk ve gurur veriyor.

Gözlemlediğiniz kadarıyla inşaat şirketlerinin işe alım süreçlerinde izledikleri politikalar nelerdir? Bu konuda genç mühendis adaylarına ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?

– Çok dürüst cevap vereyim. Yeni mezunun özgeçmişinde çok bir hareket şansı yok. Şimdi bana 3 yıl, 5 yıl bir yerde çalışmış özgeçmiş geldiğinde önce okuluna bakıyorum. Derecesi önemli değil. Temel sorular: Hangi şirketlerde, hangi işlerde, hangi pozisyonlarda çalışmış bir de istikrarı var mı? Hani 3 ay bir yerde 5 ay bir yerde mi çalışmış yoksa belli bir istikrarla mı çalışmış. Bunlar önemli kıstaslar.

– Okuldan yeni mezun olan birisinde iş tecrübesi olmadığı için bakabileceğin şey nerde staj yaptığı. Sonuçta bu mesleğe ilgi alakayı gösteren bir şey. Sadece staj defteri doldurup bir gerekliliği yerine mi getirmiş yoksa hakikaten bir şeyler öğrenmek için çaba mı sarf etmiş? Öğrencilerin kendine bir şeyler katması için en iyi imkan staj. Geçmişte yanımda staj yapıp şu an benimle çalışan birçok insan var. Potansiyel iş veren ve potansiyel iş gören için çok iyi bir fırsattır bu. Bir şart olmaksızın birbirlerini gözlemleme şansı elde ediyorlar aslında. Bilgi ve tecrübe zamanla edinilebilir ama zamanla edinilemeyecek bir takım özellikler var. Biz onları yakalamaya çalışıyoruz, çıkartmaya çalıştığımız cevher o.

Günümüzde sıkça bahsedilen ve sizin de aktif rol aldığınız proje yönetiminin, saha tecrübesiyle mi yoksa yüksek lisans eğitimleriyle mi daha iyi öğrenilebileceğini düşünüyorsunuz?

– Benim kanaatim eğer bilim insanı tarafında olmayacaksan, üniversitede araştırma görevlisi doçent vs. kariyer planı yapmıyorsan, ya da inşaat mühendisliği için konuşuyorum bir uzmanlık alanı seçmediysen yüksek lisansın sana kazandıracağı çok belirgin bir şey olduğunu düşünmüyorum. Tecrübe daha önemli. Buradan şöyle bir sonuca da varmayalım, yüksek lisans yapmam gereksizdir gibi bir şey düşünmüyorum. Çok şiddetle yanlış bulduğum şey okul biter bitmez, daha iş hayatına dair fikrin olmadan, aslında ne yapmak istediğini kendin bile bilmezken yüksek lisans programlarına başvurmak.

– Öğrenci mantığını da devam ettirmemek gerekiyor yüksek lisansta. Lisans eğitimi bittikten sonra sen diplomalı bir mühendissin. Dolayısıyla yüksek lisansta sana ders anlatmıyor hocalar. Meslektaşlarıyla sohbet ediyorlar. Yaptıkları şey bu. İkiniz de inşaat mühendisisiniz, biriniz 35 senelik biriniz 1 senelik ama ikiniz de meslektaşsınız. Dolayısıyla yüksek lisanstaki maksat sınavdan yüksek not almak, dersleri geçmek veya ödevleri yapmak değil. Yüksek lisanstaki amaç kendi uzmanlaşmak istediğin bir alanda daha faydalı daha geniş kapsamlı bilgi edinmek.

– Üniversitede sırada mı öğrenmek yoksa şantiyenin ofisinde mi öğrenmek derseniz ikisinin bir arada yürümesi gerektiğini söylerim.

Son olarak tüm bu sorduklarımızın yanı sıra değinmek istediğiniz, öneride veya uyarıda bulunmak istediğiniz bir husus var mı? 

– İletişim becerilerinizi yükseltin. Yüksek ortalama yapmak size gelecekteki meslek hayatınızda yeterli bir fayda sağlamaz. Okuldan 4 ortalamayla mezun olup iki insanla muhabbet edemiyorsanız başarısız olma ihtimaliniz oldukça yüksek. Dolayısıyla üniversite hayatınız boyunca çalışın. Para kazanmak için değil, hangi işte olduğu da önemli değil. İlla inşaatla ilgili bir yerde olmak zorunda da değil. Anketörlük yapabilirsiniz, saat satabilirsiniz, marketlerde sucuk tanıtımı yapabilirsiniz fark etmez. Ama bir iş hayatının içerisinde iletişim kurabileceğiniz işler yapın.

– Son olarak, StructPedia ailesine teşekkür ederim. Güzel işleriniz devamını dilerim.

 

Enes Karagöz & Ömer Beyhan Şahin

 

BİR CEVAP BIRAK

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen isminizi buraya giriniz