PAYLAŞ

1)Beni kırmayıp vaktinizi ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Özkan Ağış kimdir? Kendinizden biraz bahseder misiniz?

1935’te Tokat’ta doğdum. İlkokulu ve ortaokulu Taşova’da, liseyi Tokat Lisesi’nde okudum. İTÜ Makina Mühendisliğini birincilikle kazandım ve birincilikle 1959’da bitirdim. Bunlar işin eğitim kısımları. Asıl olarak anlatmak istediğim şeylere gelelim. Çok çalışkan bir insanım ve sosyal biriyim! Birçok derneğin, vakfın yönetimindeyim, kurucularındanım. Azimliyim ve bu azim çok büyük özgüven veriyor ama işlerimde risk alan biri değilim.Şirketime gelen birçok büyük çaplı projeyi kabul etmediğim olmuştur. Aslında bu paraya çok değer vermediğimden. Para hiçbir zaman hedef olmadı benim hayatımda. Önemli olan mesleğimdir. Özkan Ağış Özkan Ağış ise meslek aşkı ve meslekte başarılı olması sayesindedir!

2) İş hayatınıza nerede başladınız? Hangi tür projelerde yer aldınız?

İlk işim Çatalağzı Elektrik Santrali’ndeydi. Orada tulumu giyip çalışmamla başlayan işler zamanla bende aşka dönüştü ve hiç bırakmadım. Bir yandan santral şantiyesinde çalışıyorum bir yandan da fabrikalarda kazanlar arızalı olduğunda ben yapıyordum. Hatta bana Kazancı Özkan Ağış derler (gülüyor). Yani hem pratik hem teorik çalıştığım için kısa sürede çok şey öğrendim. Birçok enerji santralinde şantiyede çalıştım. Mesela Seydişehir Alüminyum Tesislerini ben yaptım, üç sene orada çalıştım. Gemlik Sanayi Tesisleri’nden sonra Bandırma Gübre Fabrikaları’nın altı tanesinden beşini ben yaptım. Daha sonra ENKA’ya geçtim. ENKA’nın proje müdürü ve şantiye şefi olarak birçok enerji santrali yaptım. Burada genel müdür yardımcılığına kadar uzun süre birçok projede çalıştım.

3) İnşaat sektörünün Türkiye’deki gelişim süreci hakkında neler söylemek istersiniz?

Müteahhit firmalarımız kendilerini 1955-1960 yıllarında kanıtlamaya başladılar. 1960-1970 yıllarında yeni kurulan sanayi tesislerini yerli firmalar yapmaya başladı. Beton dökümü ve mukavemet teknolojisini çok iyi uygularken termik santral, gübre fabrikası veya petrokimya tesisi gibi ileri teknoloji gerektiren kısımlara hakim değildiler ve bu yüzden yabancı firmalarla ortaklıklar kuruldu. Bu ortaklıklar sonuncunda Türk mühendisler eksik yanlarını yabancı firmalardan öğrendikleriyle kapatıp kendi başlarına teknolojik santraller inşa edebilir hale geldiler. O olaylardan sonra firmalarımız bırakın kendi fabrikalarını yapmayı yurtdışındaki fabrikaları yapmaya başladılar. Bu tür gelişmeler birbirini takip etti ve şu an Türk müteahhitler dünyada iyi işlere imza atan isimler oldu. ENR’a göre Türkiye yapmış olduğu işlerin yıllık cirosu bakımından, almış olduğu ihaleler bakımından Çin’den sonra en iyi ülkedir.

4) Sizin inşaat sektörüne ENKA’da çalıştığınız dönemde cesaret veren en belirgin katkınız nedir?

1980’nin başında Hamitabat Enerji Santrali projesinde bir Alman şirketiyle ortağız. Biz şimdi teklifimizi hazırlayıp ihalede kazanmalıyız öncelikle. Ben daha önceki birikimimle patronuma (Şarık Tara’yı kastederek) ‘’Bunun teknolojik kısımlarını biz artık yapabilecek duruma geldik. Projeyi yabancılara vermeyelim.’’ dedim, ‘’Biz bildiğimiz şeyleri yapalım diğer kısımlarını onlar yapsın.’’ demişti. Hayır, dedim ‘’Öyle yapmayalım.’’ Bunu derken biliyorum ki esasında ilerici fikirleri olan ve bir an önce ulusal olarak bu işleri yapma sevdası içinde olan bir patronum var. Biliyorum da işte yapmayınca cesaret edilmiyor. Benim arkadaşlarım dahi karşı çıktılar bu düşünceye. Yapamazsak geç kalacağımızı ve birçok ceza ve sorumluklara katlanacağımızı söylediler. O sırada patronum; ‘’Sen bu işi yapmak üzere şantiyeye gider misin, o sorumluluğu üzerine alıyor musun?’’ dedi, ‘’Alıyorum.’’ dedim. Gittim ve yabancının yaptığından daha iyi yaptık. Sadece biz değil başka firmalarda benzeri şeyi yaptılar ve bu inşaat firmalarına çağ atlattı.

5) 11 yıllık bir enerji şirketiniz var. Enerko fikri nasıl ortaya çıktı?

İnşaat firmalarında en çok sözü geçenler ve en yüksek noktalara gelenler inşaat mühendisleridir. Bir makina mühendisi olarak ENKA’da gelebileceğim yere gelmiştim, genel müdür yardımcılığı yaptım uzun süre. Ha, genel müdür de patronun oğlu zaten. Kendi kendime ‘’Oğlum Özkan Ağış, sen bu yaştan sonra taahhüt işleri filan yapamazsın. Yaş 70. Sen kendi ihtisasına uygun işler yapmalısın.’’ diyordum. Enerji santrallerinin mühendisliğini, yapımını, işletmesini ve bakımını biliyorum. Türkiye’de elektrik kesintileri var çok sık. Endüstrimiz bırakın sabit voltajı, kaliteli elektriği sadece elektriğin peşindeydi. Birçok fabrika doğru düzgün çalışamıyor, çeşitli sorunlarla karşılaşıyordu. O dönemde Rusya’da çalışırken bir proje yaptık. Rus askerleri için uydu kent gibi bir projeydi. Elektriğini ve ısı enerjisini kendisi üreten bir santraldi. O proje Avrupa’nın en iyi projesi seçilmişti. O yıl Ankara’da bir konferansta bunu anlattım ve herkes ilgilenmeye başladı. Bende Türkiye’deki eksiklikleri gördüğümden emekli olduğumda bu alanda çalışacağıma karar verdim.

6) Kendi şirketinizi kurarken hangi aşamalardan geçtiniz?

Önce organize sanayi bölgelerine giderek kendi elektriğini ve ısısını üreten sistemi anlattık. 30’a yakın sanayi bölgesine gittik. Konferanslar giderek büyümeye başlayınca bir dernek kurmaya karar verdik. Türkiye Kojenerasyon ve Temiz Enerji Teknolojileri Derneği’ni kurdum 1997’de.Bununla da yetinmeyip Brüksel’de COGEN EUROPE derneğinin olduğunu öğrendim ve oraya üye oldum. COGEN EUROPE derneğine de başkanlık yaptım ve birçok konferans verdim. Bir yandan çalışıyorum bir yandan da bunları anlatıyorum. Türkiye’de özellikle enerjide kendi elektriğini kendisi üreten otoprodüktörler arasında tanındım. Fabrikasında ısıya, enerjiye ihtiyacı olan gruplar benim kapımı çalmaya başladılar ve danışmanlık teklif ettiler ‘’Yaparım.’’ dedim. Bir süre sonra iş yüküm ciddi oranda arttı ve patronuma kendi şirketimi kurmak istediğimi söyledim. Başta olmaz dedi ama kafamda böyle bir şeyin olduğunu yaptığım çalışmaları anlattım, ara ara bilgi de veriyordum. Baktı ki ben çok ısrar ediyorum, o zaman bize de danışmanlık yap, dedi. Bu şirket böyle kuruldu.

7) Danışmanlıktan sonra şirketinize hangi alanları kattınız?

Zamanla otoprodüktörlük çağını tamamladı. Türkiye’de elektrik kurumu kapasitesi arttı. Yenilebilir enerji tesislerini devreye girmeye başladı rüzgar gibi güneş gibi. Her geçen yıl kurulan prodüktör sayısı azalmaya başladı. İlave iş sahaları yaptım. Yabancı büyük firmaların Türkiye mümessili olmaya karar verdim ve hala dünya çapında 4-5 tane büyük firmanın Türkiye mümessiliyim.

8) Şirketinizde neleri değiştirmek veya geliştirmek istersiniz?

Değiştirmek istediğim hiçbir şey yok. Bu firma bir danışmanlık ve mümessillik firması oldu. Şunu yapmamız lazım nasıl Turkcell veya Vodafone Türkiye’ye geldiği zaman servislerini filan kuruyor, bayilikler veriyor, bende bütün bu temsil ettiğimiz firmaların ,büyük kısmı kazan firması tribün firması, bakım ve revizyon hizmetlerini yapacak şekilde teşkilatımızı genişletmemiz lazım. Bunu tabi ben bu yaşta yapmam mümkün değil. Onun için ortak aldım, onun genç enerjisi ile biraz daha genişleriz diye düşünüyorum.

9)Teknoloji hızla gelişiyor. Dünya şirketlerinin politikaları da büyük oranda teknoloji ile iç içe. Ar-Ge çalışmalarının ülkemizdeki durumu hakkında neler düşünüyorsunuz?

Artık kendi teknolojilerimizi yaratmamız lazım. Çok istediğim şeylerden biri de yüksek teknoloji üreten yabancı firmalarımızın değil ileri teknoloji üreten yerli firmaların mümessili olmak. Onlara öncü olmak. Ama bizde Ar-Ge çalışmaları çok geriden geliyor. İnşaat firmaları olsun fabrikalar olsun Ar-Ge’ye yeterince bütçe ayırmıyor. Bu kısma dikkat etmedikleri için gelişmeler çok iyi olmuyor. İleri teknoloji isteyen cihazların veya makinaların ithalatının azaltılması tamamen kendi Ar-Ge’mizin kurulmasına bağlı.

10)Mühendis adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir?

Birincisi, kesinlikle bir yabancı dil öğrensinler ve tercihen İngilizce. Mezun olanlara bir projeyi verdiğim zaman o proje için gerekli olan bilgileri nereden temin edebileceğini bilmesi lazım. En önemli özelliklerden biri de mühendislerin araştırmacı olmalı. Kısa vadeli değil uzun vadeli hedeflerin getirdiği yolda yürüsünler. Gaye, meslekte en iyi olmak olmalı, çok para kazanmak değil. Seveceğiniz bir işi yapsınlar. Meslek ve aile dengesini iyi kursunlar. Sosyal olsunlar.

Bitmek bilmeyen enerjisi ve güler yüzüyle bu güzel sohbeti için Özkan Bey’e teşekkür ederim. Azmi ve çalışkanlığı ayakta alkışlanası bir mühendis.

Ropörtaj: Bircan Coşkun

Teknik Boyut – 2018

 

Eğer yazımızı beğendiyseniz ve daha fazla bu tarz ropörtaj incelemek istiyorsanız sitemiz alt başlıklarından “Röportajlar” başlığına göz atabilirsiniz.

BİR CEVAP BIRAK

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen isminizi buraya giriniz