PAYLAŞ
1) Öncelikle bizi kabul ettiginiz için çok tesekkür ederiz Selami Bey. İTÜ’lü inşaat mühendisleri olarak sizi ve projelerinizi yakından tanımak istedik. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Nasıl biridir Selami Gürel?

-Kökümüz Malatya Darende’ye dayanıyor. Zamanında İstanbul’a göç edelim demişler ama Bolu Gerede’de takılmışlar. Benim nüfusum da Bolu Gerede’de. Babam memur olduğundan dolayı hep dolaştık. ilkokula Trabzon’da başladım, daha sonrasında 6 ay kadar Gerede’de, 3 sene de Ankara’da okudum. Devletin parasız yatılı sınavlarına girdim, sınavı kazanınca İstanbul Vefa Erkek Lisesi’ne geldim. Öğrencilik hayatım boyunca her zaman okul birincisi oldum. İTÜ’yü kazanmama rağmen ailem Ankara’da olduğu için ODTÜ’de Makina Mühendisliği okumayı tercih ettim. Üniversitede de TÜBİTAK bursu kazandım. Yüksek lisansımı da yine ODTÜ’de yaptım. İş hayatına da 1973’te başladım. Hem mühendislik yaptım, hem fabrikacılık öğrendim, hem montaj öğrendim.

2)Peki, Selami Bey, Metal Yapı Holding efsanesi nasıl başladı? Bize biraz şirketinizden bahseder misiniz?

-O efsaneyi yaratan ben değilim. Metal Yapı Holding efsanesini yaratan 3 arkadaşımız. Biri rahmetli İTÜ Elektrik Mühendisliği mezunu Abdurrahman Özgül, diğeri ODTÜ Endüstri Mühendisliği mezunu Bülent Özgül, diğeri de YTÜ’den mimar-mühendis Hamdi Aksoy. Hamdi Aksoy alümiyum cam işleriyle ilgileniyor. Asıl çizimleri yapan, alüminyum profil sistemini geliştiren de Hamdi Bey. 40 yıllık bir efsane bu. Biz efsaneye sonradan eklenenlerdeniz.

3)Bir makine mühendisi olarak sizi inşaat sektörüne yönelten neydi?

-Ülkemizin durumu belli. Para inşaat sektöründe dönüyor bu yüzden inşaata yöneldik.

4) Adınızı duyurduğunuz Han Çadırı projesini bize biraz anlatır mısınız?

-Norman Foster’ın bir projesiydi Han Çadırı. Zor oyunu bozar diye bir laf var. Bizim işimiz zoru mümkün kılmak. Zor varsa yaratıcı olmak zorundasın. Bir yapı geldi önümüze 2500 ton ağırlığı ve 150 m yüksekliği olan bir yapı. Elimizde sadece bir vinç var boyu 60m ve 200 ton kaldırabilen. Naparsın? 200tonluk vinç sadece burnunun dibinde 200ton kaldırabilir. Durum böyleyken her şeyi yerde yapıp, geçici bir kule kurup, 2 ayağı sabitleyerek diğerini halatlarla çekerek yaptım. Projeyi gördüğümde ilk aklıma gelen buydu. Bunun içinde tecrübeli olmak lazım.

5) Bu proje esnasında çekilen bir belgeselde sizin için ‘sorun giderici’ deniyor. Analitik ve ezber bozan bir düşünce yapınız olduğundan bahsediliyor. Bununla ilgili söylemek isteyeceğiniz bir şey var mı?

-İmkânsızlıklar bize çare bulmayı öğretti… Bize hep zor işler geldi. Bir gökdelen gelmedi şurada(4. Levent’i göstererek) tık tık tık yapalım.Oradaki projede riskli olan ama hesabı tam yapıldığında iyi bir çözüm olan yerde inşa edip halatla yukarı çekme metodu uygulamıştık. Normal inşa metotlarıyla yapmak istesek bölgenin iklimi dolayısıyla belli bir yükseklikten sonrasına hiçbir kaynakçıyı ikna edemezsin çıkıp o işi yapması için. Donuyor adam. Nazarbayev başkan da işin gecikmesinden dolayı çok kızgın. İşte tam bu noktada benimle iletişime geçtiler. Ve ben de ekibimle beraber Kazakistan’da bu sorunu direği yerde inşa edip güçlü bir vinç yardımıyla kaldırarak çözdük ve taşıyıcı sistemi oturttuk. Bu alışılmadık yöntemler yüzünden böyledediklerini düşünüyorum

6) Karşınıza çıkan sorunları çözerken ilkleri denemekten hiç çekindiniz mi?

-Yaptığım şeylerin ilk oluşundan hiçbir zaman korkmadım. Bilgi ve bilginin de verdiği cesaretle yapıyoruz yaptığımız işleri, yenilikleri. Benim dönemimin mühendisleri yokluk içinde kendileri çözmek zorundaydı bütün sorunları. 1975’te kendi teleskobik boğumlu mobil vincimizi kendimiz yaptık. Zamanında Feyzi Akkaya’nın gemiyle mal göndermesi gerekirken gemi yoktu, gemi yapalım deseler kaynak yapacak elektrot yoktu. Ha noldu, kimisi elektrot üretmeye başladı, kumsalda sacları kaynattılar, motoru da taktı hooop gönderdiler. Bizde böyle yapa yapa deneme yanılma yöntemiyle öğrendik.

7) Selami Gürel’i tanıdıkça ve araştırdıkça aklımıza Mimar Sinan’ın Prut Nehri geçilirken yaptığı köprü geliyor. Sorunlara onun gibi yaklaştığınızı düşünüyoruz. Mühendislik kariyerinizde sizin bir idolünüz veya hayran kaldığınız birileri oldu mu?

-Feyzi Akkaya abi Feyzi Akkaya tek geçerim. Mimar Sinan olmak kolay değil. Ben ona çok imreniyorum. Düşünsene padişah Sinan’a bana cami yap altı minareli olsun diyor. Ayasofya’ya bakıyor daha büyük olsun diyor. Daha kuvvetli stresler içerisinde çalıştı. O olmak kolay değil.Ve Vildan Güleryüz. Benim kıymetli hocam üzerimde çok emeği var. Onu buradan tekrar anmak istiyorum.

8) Projelerinizin inşası sırasında karşınıza çıkan sorunların sizi bir mucit yaptığını görüyoruz. Bize karşılaştığınız problemleri çözmek için yaptığınız makinelerden bahseder misiniz?

-Önceden de dediğim gibi bize her zaman işin zor tarafları geldi. Mesela 2016 Antalya Expo’da, Han Çadırını yaparken kullandığımız hidrolik krikoları kullanarak yaptık. Fiziği bilen her mühendis için biraz deneyim biraz da tecrübeyle yapılamayacak hiçbir iş yok. Mobil vinci yaptık mesela. Aks, şase, dingil, lamba, halat her şeyi yapıyorsun. Araba yapıyorsun resmen. Bugün Türkiye’de kime nasip olur böyle bir şey yapmak? Kimseye nasip olmaz ama bana oldu. Çünkü uluslararası kredimiz yoktu. Makine getirmek kolay değildi kendi başımızın çaresine bakmak zorundaydık ve baktık.

9)Teknik sorunların dışında yurtdışında çalışmanın, projeler yönetmenin mühendisler için ne gibi sosyal zorlukları olabilir?

-Bu biraz da kişinin çalıştığı ülkeye bağlı. Ben şu ana kadar çok bir zorlukla karşılaşmadım. Suud’da işveren seni köle sanıyor. Adamın tek anladığı şey para. Ben elimden geldiğince çalışmamaya çalışıyorum o ülkelerde. Kazakistan ise çok rahattır hiçbir zorluğu yok.

10)Türk mühendisliğinin piyasada sadece yüklenici konumda olmasını nasıl değerlendirirsiniz? Tasarım ve proje hesaplarını yurt dışı menşeili firmaların yapıyor olması ve bu projelerin sadece sahadaki işleriyle Türklerin ilgilenmesi ne kadar doğru?

-Türk bayrağını uluslararası arenada dalgalandıran mimarlar çok az. Bazı mimarlık firmaları var ki her yerde iş yapıyor. İşin patronu mimardır. Eğer bina işinde çalışacaksınız mutlaka mimarlığı da öğreneceksiniz. Mimarlarda biraz mühendislik öğrenecek. Benim de yurtdışında bu kadar tanınmama neden olan şeylerden biridir bu. Mimar gibi düşünen mühendis derler bana.

11) Projelerin yanında çelik üretimi de yapıyorsunuz. Çelik için şirket olarak herhangi bir AR-GE faaliyeti yürütüyor musunuz?

-Bizim her işimiz AR-GE, her yaptığımız iş bir yenilik. Benim Han Çadırı için yapmış olduklarım bir AR-GE değil miydi mesela? Bazı fabrikalar, firmalar hiç mühendis kullanmıyorlar işleri ustayla yürütüyorlar. Yaratıcılık o zaman kalmıyor çünkü usta onu dökümante hale getiremiyor. Dökümante hale getirilirip bilginin paylaşılması genç mühendislerin onu öğrenip katkıda bulunması gerekiyor. Bunun için firmaların kadrolarına mühendis almaları gerekiyor. Önceden mühendis almıyordu ki kimse. Şimdi AR-GE’de de belli kurallar var. Kısacası AR-GE’ye fazlasıyla önem veriyoruz.

Selami Bey, bizlere bir röportaj imkânından daha fazlasını sundu. Eşsiz tarzı, olaylara bakış açısı ve asla anlatamayacagımız o konuşma tarzı bize harika dakikalar yaşattı. Kendisine bize bu zamanı ayırdığı için MHK ailesi olarak teşekkür ederiz. O gerçekten örnek alınası bir mühendis.

 

Röportaj:

Yusuf Can Çağlayan

Harun Güde

Dilara Dayıoğlu

 

BİR CEVAP BIRAK

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen isminizi buraya giriniz