PAYLAŞ

Sydney Opera Binası, 1957 yılında Jørn Utzon tarafından tasarlanan, yapımı 1973’te Ove Arup firması tarafından tamamlanan, 2007 yılında ise UNESCO tarafından Dünya Mirasları Listesi’ne eklenen, Avustralya’nın en önemli figürlerinden biridir. Sydney Operası’nı detaylandırmadan önce operanın gelişim sürecini ve opera binalarının mimarisini yakından inceleyelim.

Operanın Tarihçesi

“Opera”, İtalyanca ’da, yapılan ve üretilen iş anlamına gelmektedir. Günümüzde ise “Sözlerinin tümü ya da çoğu şarkı biçiminde ve orkestra eşliğinde söylenen müzikli tiyatro oyunu” anlamına gelmektedir. Bilinen ilk opera Jacobo Peri’nin “Dafne” bestesidir. Ne yazık ki Dafne’nin sözleri günümüze ulaşamadığından ilk opera Claudio Monteverdi’nin L’Orfeo eseri olarak kabul görmektedir.

İlk operalar Rönesans döneminde Floransa şehrinin saraylarında sahnelenmiştir, ilk opera binası olan “Teatro San Cassiano” ise 1637 yılında Venedik’te kurulmuş, ancak bu bina, çıkan bir yangın sebebiyle günümüze kadar ayakta duramamıştır.

Teatro San Cassiano’ya ait temsili çizim

 

Opera ve Mimari

Palais de Garnier’in dış cephesi

Operanın hızlı bir şekilde Avrupa’da yayılması, mimarların daha önce eşine rastlamadıkları problemlerle karşılaşmasına sebep oldu. Başlarda aristokrat kesime hitap eden operanın, tüm halk tarafından benimsenmesi üzerine mimarlar; binlerce kişiyi içinde barındırabilecek, her taraftan sahneyi görebilecek, kaliteli bir akustik sağlayacak, aynı zamanda da aristokrat kesim ile halkı ayrı tutacak bir bina tasarlamak zorunda kaldılar. Bunun üzerine horseshoe yani at nalı şeklinde sahneler inşa edildi. Klasik dönemdeki opera binalarında, yapıların kolonları, akustiği sağlamak amacıyla ahşapla kaplanmış ve Rönesans’ın prestijini temsil eden figürler tavanlarda yer almıştır. Yanlardan yükselen localar, klasik dönemde sahneden uzaklaştıkça içerisindeki kişilerin statüsünü değiştiren yapılar halini almış ve aristokrat aileler tarafından miras yoluyla aktarılmıştır.

Palais de Garnier operasına ait iç cephe

Modern dünyada ise sınıf ayrılıklarının ortadan kalkması ve gelişen teknolojiyle birlikte yeni yapılan opera binalarındaki localar kaldırılmış ve akustik için önemli rol alan at nalı şeklindeki iç kesimler, yaratıcı ve fütüristik şekillerde tasarlanmıştır. Modern dünyanın en ünlü opera binası olan Sydney Operası’nı yakından inceleyelim.

Doğadan Esinlenilen Tasarım

Sidney Operası’nın elbette en etkileyici kısmı çatısı. Bu binanın tasarımı 1956 yılında açılan yarışmaya birkaç basit eskiz çizimle katılan Jorn Utzon tarafından yapılmış, jüri tarafından büyük beğeniyle karşılanmış ve 933 aday arasından birinci proje olarak seçilmiştir. Kimi kesimlerce kuş kanadına, bulutlara ve palmiye yapraklarına; Utzon tarafından ise soyulmuş portakal kabuğuna benzetilen çatısıyla opera binası, 3 aşamada ve 14 yıl içerisinde inşa edilmiştir.

Dış Tasarım

Bina 183 metre uzunluğunda ve 118 metre genişliğinde olup sıra dışı tasarıma sahip çatısı 67 metreye kadar yükselmektedir. Utzon’un uzun uğraşları sonucunda İsveç’ten getirilen 1.056.000 adet fayansla kaplanan çatı, geceleri çeşitli renkler ve desenlerle aydınlatılmaktadır. Rönesans eserlerinden çok farklı olan 160 bin ton ağırlığındaki çatıyı taşıyan 580 adet beton ayaklar, yerin 2222 metre aşağısına kadar ulaşmakta ve çatı, toplam 350 km uzunluğundaki çelik halatlarla desteklenmektedir. Binanın yapımında 125.000 ton beton, 6.000 ton da çelik kullanılmıştır. Asıl bina 3 tekne gövdeden oluşur. Bunlardan birinde 2700 koltuklu konser salonu, ikincisinde 1555 koltuklu opera salonu, üçüncüsünde de lokantalar yer almaktadır. Ayrıca iki tiyatro ve bir konser salonu daha vardır.

 

Opera Binasının çatısının işçiler tarafından seramikle kaplanma işlemi

İç Tasarım

Sidney Opera Binası’nın toplam kapasitesi sahnede 700 olmak üzere toplam 2700 kişidir. Kayın ağacından yapılan iç duvar kaplamaları ve koltuklarıyla akustik güçlendirmeleri sağlanmış binanın içinde toplam 5 adet tiyatro salonu bulunmaktadır. Konser salonu granit, beton ve camdan yapılmış, sahne tavanı ise gül ağacından panolarla kaplanmıştır. Limana bakan cephesinde de, şehir manzarasına sahip bir oturma salonu vardır. Müzik dinlenen salonun daire şeklindeki tavanında, akrilik maddeden yapılmış 21 tane akustik reflektörü bulunmaktadır. Opera salonunun tavanında da akustik sağlayan üç büyük reflektör vardır. Bunlar kablolarla tavana asılı durmaktadır.

Sydney Operası iç cephesi

Uzun Soluklu İnşa Süreci

Ove Arup & Partners firmasının yaptığı inşaat çalışmaları 3 aşama halinde ilerledi. Birinci aşama podyumların inşası, (1959–1963), ikinci aşama çatının tamamlanması, (1963–1967) ve üçüncü aşama ise iç mekanların tamamlanmasıydı (1967–73). Utzon’un tasarladığı çatı, yapımı imkansız olarak görülüyor ve beklenenden çok fazla maliyete yol açıyordu. Binanın 4 senede tamamlanacağı ve 7 milyon dolara mal olacağı bekleniyordu ancak bina toplam 100 milyon dolara mal olmuş ve 14 senede tamamlanabilmiştir. Aşan maliyet ve eleştiriler üzerine istifa eden Utzon’un tasarladığı beton iskeleti ve elips paraboloidal yelkenlerin üzerinde değişikliğe gidildi ve binlerce saat süren bilgisayar programlarının statik analizleri sonucunda Sydney Opera Binası, 20 Ekim 1973’te Kraliçe II. Elizabeth’in katılımıyla açıldı. Her yılbaşında yapılan havai fişek gösterileriyle hatırlanan opera binası, modern dünyanın en güzel yapılarından biri olma iddiasını taşır. Öyle ki, 2007 yılında UNESCO tarafından dünya mirası olarak kabul görmüştür.

 

 

Kaynakça:

https://www.sydneyoperahouse.com/our-story.html

https://whc.unesco.org/en/list/166

http://emlakansiklopedisi.com/wiki/sidney-opera-binasi-avustralya

https://www.architectural-review.com/essays/typology/typology-opera-houses/8653735.article

 

 

 

 

BİR CEVAP BIRAK

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen isminizi buraya giriniz