PAYLAŞ

Sizi araştırdığımız kadarı ile biliyoruz ama biraz daha yakından tanıyabilir miyiz? Kendinizden biraz bahseder misiniz?

Saint Joseph mezunuyum. Lisede okurken üniversite tercihlerim çok net değildi. Bizim zamanımızda üniversite ile ilgili bilinçli tercihler yapmak çok daha zordu. İş dünyası ile bugün gençlerin, sizlerin olduğu gibi köprüler kurma, her şeyi internetten takip etme durumumuz yoktu. Sayılarla aram iyi olduğundan mühendislik okumak istedim. Sonuç olarak İTÜ inşaat mühendisliğini kazandım.

Okul dışında profesyonel olarak voleybol oynuyordum. Üç arkadaşımla kafe-restoran işletmeye de başlamıştım. İstanbul boğazında sadece turistlere hizmet veren 50 kişilik bir yüzen restoranımız vardı. Mesaime sabah çok erken saatlerinde meyve – sebze halinde başlıyordum, akşam tekneden misafirleri uğurlayarak bitiriyordum, harika bir deneyimdi. Evliyim ve bir kız çocuk babasıyım.

Özgeçmişinize baktığımızda önce kendi işinizi kurduğunuzu sonrasında başka şirketlerde çalıştığınızı görüyoruz. Bu değişim kararlarını nasıl alıyorsunuz. Hayatınızdaki dönüm noktası olarak nitelendirebileceğiniz bir karar var mı?

İş hayatımda iki önemli dönüm noktası var. İlki, kendi iyi giden işimi bırakıp kurumsal hayatı tercih etmem; ikincisi ise perakende sektöründe çalışmaya başlamamdır. Üniversiteden sonra 2-3 yıl kadar çeşitli kurumlarda çalıştıktan sonra bir arkadaşımla ortak iş kurdum. Perakendede kendi işimin patronuydum ve ortağımla birlikte 15 mağazamız vardı. Ancak kurumsal ve büyük şirketlerde çalışma hayalim ağır basınca, 7 yıl boyunca birlikte büyüttüğümüz işi, ortağıma devrederek kariyer yolumu değiştirdim.

2000 yılında Sabancı Holding’in Giysa şirketine adım atmam ve 36 yaşımda tekrar bir kurumda profesyonel olarak çalışmaya başlamam kendi adıma çok önemli bir karardı.

Teknosa bünyesinde işe başlamam ise 2004 yılıydı. Teknosa’nın çok hızlı büyüme gösterdiği yıllarda önce satışın ve ardından tedarik, satış, pazarlama ve e-ticaret gibi tüm operasyonların yönetilmesine liderlik ettim. Şirketin vizyonu doğrultusunda güçlü bir ekiple önemli başarılara imza attık. Halen de Teknosa genel müdürlüğü görevini sürdürüyorum.

Ailenizde örnek aldığınız kişiler var mı? Bulunduğunuz konuma gelmenizde aile bireylerinizin etkisi nelerdir?

Annem ve babam, hayatımın her aşamasında rol modelim. Çok yoğun bir tempoda çalışıyorum. Her daim arkamda hissettiğim ailem en büyük destekçilerim. Gençlerin bakış açısı ve beklentileri adına özellikle kızımdan çok şey öğreniyorum.

Lisedeyken voleybol ile ilgilendiğinizi ve birçok ödül aldığınızı duyduk. Voleybolun hayatınıza katkıları olduğunu söyleyebilir misiniz?

Spora her zaman ilgim vardı. Okul da beni bu konuda teşvik etti. Önce basketbol ardından voleybol oynamaya başladım. Spor insanın sosyal hayatına da profesyonel hayatına da çok şey katıyor. Bugün geldiğim noktaya gelmemde sporun önemli bir yeri olduğunu söyleyebilirim.

Yıllarca profesyonel voleybol oynayan biri olarak, takım oyunundaki deneyimimi işime de
iyi yansıttım sanırım. Perakende de tam bir ekip işi. Her zaman takım arkadaşlarımı dinler, sorumlulukları ve yetkiyi paylaşırım. Kazanmak kadar kaybetmek de olduğunu, küçücük bir sahada iş bölümünün, delegasyonun ne kadar önemli olduğunu aktif olarak spor yaptığım yıllarda keşfettim.

Bizler, İTÜ Mühendisliğe Hazırlık Kulübü olarak, amatör ruhla profesyonel işler yapmaya çalışıyoruz. Sizle olan bağlantımızı da MHK aracılığıyla sağladık. Peki, sizin genel olarak kulüplerle alakalı görüşleriniz nelerdir?

Gerek sosyal hayat gerekse de iş hayatı açısından öğrenci kulüplerinin yerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kulüplerin en büyük avantajı hiç kuşkusuz öğrencilere sağlamış olduğu yeni arkadaşlıklar ve kişisel gelişim becerileri. Üyeliğin ötesinde yönetim kadrosunda bulunmak ise takım çalışmasını öğrenmek ve organizasyon süreçlerini yürütmek konusunda önemli bir deneyim kazandırıyor. Bu anlamda öğrenci kulüplerini çok değerli buluyorum.

İkinci yabancı dil olarak Fransızca biliyorsunuz. Fransızcayı iş hayatınızda aktif olarak kullanıyor musunuz?

Aslında benim öğrendiğim ilk yabancı dil Fransızca. Bununla birlikte Teknosa iş dünyasında ve bizim ekosistemimizde İngilizce daha geçerli bir dil. O nedenle Fransızca çok kullanma fırsatım olmuyor. Dünyanın en büyük elektronik perakende grubu Euronics GEIE’nin Yönetim Kurulu Üyesi’yim. 35 ülkenin temsil edildiği bu grubun toplantılarında Fransız, İtalyan yöneticilerle sohbetlerimiz oluyor.

Kariyer hayatınıza attığınız ilk adımları düşündüğümüzde ilk iş tecrübenizi ve sizin için sorun olmazsa ilk başarısızlığınızı bize anlatır mısınız?

Önemli bir başarısızlığımı hatırlamıyorum doğrusu. Ama ilk deneyimsiz yıllarımda, teleks ve faksla işimizi hallederdik. Bir sabah işe geldim Cezayir’e ihracat yapılıyor. Gemi kalkmış ve biz geminin kalktığını teleks mesajıyla öğreniyoruz. Mesajda yükün kalkış saati, tonu, kalktığı liman ve varış tarihi yazıyor. Mesajı okudum ve yırtıp çöpe attım. Daha sonra, yöneticim geldi ve o evrakı aramaya başladı. Gerçekten çok korkmuştum, yaptığım şeyden dolayı. Ondan sonra bilip bilmeden hareketler yapmamak gerektiğini anladım. Özellikle işi öğrenmeden çok cesur olmamak gerektiğini anladım. Artık doküman ile ilgili tarafta hem fiziki olarak hem de bilgisayarımda çok ciddi dosyalamam var.

Başarısızlık derken, bir sürü şeyleri yolda öğreniyoruz. Zaman zaman biz de hatalar yapıyoruz ve demotive oluyoruz. Yöneticiler olarak zamanla kazandığımız şey o başarısızlıktan ders çıkartıp onu bir daha tekrar etmemek oluyor. Bir de o demotivasyonu çabuk atmamız gerekiyor. Bu konuda bana spor çok faydalı oluyor. İşittiğiniz bir olumsuz geri bildirimin sporla ve terle deşarj etmek çok iyi oluyor. Herkese tavsiye ederim.

İkisini de tecrübe eden biri olarak, sizce kendi işini yapmakla, şirketi yönetmek arasında ne gibi farklar var?

Herkesin hayali kendi işini yapmak olsa da aslında bu çok zorlu bir yol, avantajları olduğu gibi dezavantajları da var. Hızlı karar almak, çalışma saatlerini, ortamını belirlemek ve işini büyüttükçe yatırım ve kazancını da aynı oranda artırmak çok keyifli. Diğer yandan bunun
da farklı bir stresi var. Kurumsal ve büyük markalarda görev almak ise insana çok ayrı bir vizyon ve disiplin katıyor. Güçlü bir iş ağı, farklı iş dinamikleri, uzun soluklu planlar ve yepyeni deneyimler kazanma imkânı var. Aslında önemli olan sizin ne istediğiniz ve nasıl mutlu olduğunuz. Ben her zaman işimi çok sevdim ve çok çalıştım. Teknosa bünyesinde işi kendim için de birlikte çalıştığım ekip için de keyifli hale getirmeye özen gösterdim. Kendi işini de yapsan kurumsal bir firmada da çalışsan başarını sırrı tek: İşini tutkuyla yapmak.

İş hayatınızdaki prensipleriniz nelerdir?

Çalışan odaklı olmanın, çalışanlarını dinlemenin, en önemlisi takım oyununun işte başarıyı da getirdiğine inanıyorum. Bana göre tutarlılık, dürüstlük ve adalet bir liderin olmazsa olmaz kişilik özellikleri. Lider, her konuda ekibi için rol model olmalı, dolayısıyla çok çalışmalı.

Ayrıca, yenilikleri teşvik etmek, yeni liderlerin yetişmesi için uygun ortamı yaratmak da çok önemli.

Perakende, bütünüyle insan odaklı bir sektör. Başarılı sonuçlara giden yol, insanların beklentilerini, alışkanlıklarını ve bu noktada değişen dinamikleri iyi analiz edip ona göre strateji geliştirmekten geçiyor. Bu çerçevede ben çalışanlar, müşteriler ve tüm paydaşlarımızla güçlü ve açık iletişime önem veriyorum. Bunun için yaptırdığımız araştırmaların, analizlerin ötesinde şahsen sahada bolca vakit geçiriyorum. Hafta sonları mağazaları gezip müşterilerle sohbet ediyor, çalışanlarımızın önerilerine kulak veriyorum. Farklı kanallarımızdan paylaşım yapan tüketicilerin yorumlarını takip etmeye özen gösteriyorum.

Ayrıca özel toplantılarda, konferanslarda ve üniversitelerde gençlerle buluşuyor, onların sesine kulak veriyorum. Tabii ki iş özel hayat dengesine de dikkat ediyorum. Aileme ve hobilerime de zaman ayırmaya çalışıyorum.

Hedefleriniz nelerdi? Hedeflerinizi nasıl belirlediniz ve hep bu hedefler doğrultusunda mı hareket ettiniz yoksa karar değiştirdiğiniz oldu mu?

Hedef belirlerken öncelikle neyi başarmak istediğinize, neyin sizi mutlu edeceğine karar vermeniz gerekiyor. Daha sonra bu hedefe ulaşmak için atmanız gereken adımları
planlamalı ve kendinizi bu yönde sürekli motive etmelisiniz. Anlamlı, ölçülebilir, ulaşılabilir ve zamana bağlı hedefler koymak altın kural. Ben hayatımda hep net hedefler koydum ve kendimi o yönde geliştirmeye odaklandım. Kimi zaman hayatın akışında yol ayrımları yaşadığım da oldu ama işin özünde “başarılı ve mutlu olma” ana hedefimden hiç vazgeçmedim.

Teknosa bünyesinde bulunduğunuz konum dolayısıyla sorunlarla sık sık karşılaşıyorsunuzdur. Bu gibi durumlarda motivasyonunuzun düştüğü oluyor mu? Motivasyon kaynağınız nedir?

Her birimizin iş veya özel yaşamımızda motivasyon kaybı yaşadığımız zamanlar oluyor.
En büyük motivasyon kaynağım tabii ki başta ailem, sonrasında da ekip arkadaşlarım. Ben böyle zorlu zamanlarda spor yapıp kafamı boşaltmaya ve taze fikirlere yer açmaya çalışıyorum. Bisiklete binmeyi seviyorum. Ayrıca farklı alanlarda bir şeyler okumak ya da internette ilgimi çeken alanlarda video izlemek de konulara farklı açılardan bakmama destek oluyor.

Kriz yönetimini nasıl gerçekleştiriyorsunuz? Örneğin şu anda teknolojik ürünlere olan ilgi azaldı, Teknosa olarak ne gibi önlemler aldınız?

Liderlik bir yönüyle yaşanılan zorluklar ve aşılan engeller olarak da tanımlanabilir. Zorlu ve belirsiz dönemlerde iyi yönetim, perakende gibi dinamik, pek çok parametreden etkilenen sektörlerde olmazsa olmaz. Liderlik bir yönüyle yaşanılan zorluklar ve aşılan engeller olarak da tanımlanabilir. Zorlu ve belirsiz dönemlerde iyi yönetim, perakende gibi dinamik, pek çok parametreden etkilenen sektörlerde olmazsa olmaz.

Teknosa olarak biz de geride bıraktığımız yıllarda sektörde çetin dönemleri yaşadık. Fakat her şeye rağmen dünyada çok sık rastlanmayan, yoğun rekabet içeren Türkiye pazarında
öncülüğümüzü sürdürmeyi başardık. Ekonomik konjonktür açısından teknoloji ürünlerindeki taksit sınırlamaları, vergi değişimleri gibi farklı zorlukları da göğüsledik.

Benim için yaşanan zorlukların nedenlerini ve hedefe koşarken yarattığı engelleri doğru analiz etmek ilk adım. Tüm krizlerin aynı zamanda önemli fırsatları da içinde barındırdığına inanıyorum. O nedenle verileri iyi ve çok boyutlu analiz etmeye, trendleri izlemeye her zaman öncelik veririm.

Kriz dönemlerinde, tüketicinin her açıdan nabzını tutarak zorlu bir ortamda onlar için nasıl bir değer yaratırsak hedefe koşabileceğimize bakarım. Bu süreçte de yönetimin ve çalışma arkadaşlarımın görüşlerine başvururum. Ayrıca, iş ortaklarımızla da yeni yaklaşımlar, planlar üzerinde çalışırız. Sadece krizden az etkilenmeyi hedeflemek yerine, mevcutta yaptıklarımıza ne katabiliriz, neyi farklı yapabiliriz, yaratıcı ve yeni ne ortaya koyabiliriz konusunda tüm ekibi yönlendirmeye öncelik veririm.

Teknoloji çok hızlı değişiyor. Biz tüketicilerin hayatlarını kolaylaştıran, keyifli hale getiren bu teknolojileri sıkı sıkıya izlediğini görüyoruz. Ekonomideki dinamikler dönem dönem talebi etkilese de özellikle Türkiye’nin genç nüfusu ve teknolojiye olan merakı sektörümüz için önemli bir potansiyel vaat ediyor.

Teknosa gibi çok büyük bir teknoloji firmasında CEO’luk görevini icra ediyorsunuz, hizmet sunduğunuz on binlerce müşteriniz, istihdam sağladığınız yüzlerce çalışanınız var karar verirken nelere dikkat ediyorsunuz?

İnsan odaklı ve katılımcı bir yönetim tarzını benimsiyorum. Kararları olabildiğince hızlı ve mutlaka ekibimdeki farklı bakış açılarından yararlanarak almaya özen gösteriyorum.

Teknosa olarak bizim gücümüz, tüketicisini dinleyen, onların ihtiyaçlarına göre devamlı yenilenen ve operasyonel kabiliyetlerini sürekli geliştiren iş modelinden geliyor. Omnichannel (çoklu kanal) stratejisiyle yaşattığımız kesintisiz alışveriş deneyiminde çıtayı en yukarıya taşımak için yatırımlarımıza devam ediyoruz.

Bugün liderliğin temel şartının, organizasyonu ve süreçleri dijital dönüşüme hazırlamak olduğunu düşünüyorum.

Dijital dönüşüm için odağına insanı koyduğumuz, teknolojiyi etkin kullanırken, ileri veri analitiğini akıllı iş uygulamalarıyla bütünleştirdiğimiz dinamik bir model oluşturduk.
Kararlarımızı yeni neslin ihtiyaçlarına ve eğilimlerine göre alıyor, tüm iş modellerimizi ve işlerimizi yeniden tasarlamaya ve Türkiye’de yeni nesil perakendeciliğin bayrağını ileriye taşımaya odaklanıyoruz.

İnşaat mühendisliğinden mezun olmanıza rağmen farklı bir sektörde iş yapıyorsunuz. Bu kararı alırken sizi neler etkiledi ve şu anda sektörümüzün durumu göz önüne alındığında inşaat mühendisliği öğrencilerine tavsiyeleriniz nelerdir?

İnşaat mühendisi olmamaya staj dönemlerimde karar verdim. O nedenle tüm genç arkadaşlara üniversitede verimli staj yapmalarını tavsiye ediyorum.

Sizlerin teknoloji sayesinde bilgiye, kişilere erişiminiz bizlere göre çok daha fazla. O nedenle daha bilinçli tercihler yaptığınızı düşünüyorum. Öncelikle hedeflerinizi belirlemek ve bu yönde çalışmak çok değerli. Ben kariyer yolunda şansa da inanırım. Bu şansın bir kısmını çevreniz, bir kısmını kendiniz yaratırsınız. Üniversite süresince insanlarla iyi ve sağlam ilişki kurmalısınız. Ben iş hayatımda geçmişten gelen güçlü, güvene dayalı ilişkilerimin çok faydasını gördüm. Hatta ilk başlarda iş bulmamda bu ilişkiler de etkili oldu. Her ne bölüm okuyor olursanız olun pozitif, istekli ve iletişime açık olmak mutlaka başarıyı beraberinde getiriyor. Mühendislik bölümünün kazandırdığı sayısal bakış açısını sosyal hayatınızla harmanladığınızda, sadece bölümünüzle ilgili değil her konuda gündemi takip edip kendinizi geliştirdiğinizde, hobileriniz ve alışkanlıklarınızla çok yönlü bir insan olmayı başardığınızda iş hayatında da başarıyı ve mutluluğu yakalayacağınızı düşünüyorum.

Behzat Emre GÖREN
Fatma Büşra İNAN
Seher Semanur DAL
Olcay BAYRAK

Eğer ropörtajımızı beğendiyseniz ve bunun gibi daha fazla ropörtaj görmek istiyorsanız sitemiz alt başlıklarından “Röportajlar” alt başlığına göz atabilirsiniz.

BİR CEVAP BIRAK

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen isminizi buraya giriniz