PAYLAŞ

Fatih Sultan Mehmed tarafından 1478’de yaptırılan Topkapı Sarayı, İstanbul’un en önemli simgelerinden biridir. Sultan Abdülmecid tarafından Dolmabahçe Sarayı yaptırılana kadar yaklaşık olarak 4 asır boyunca Osmanlı Devleti’nin idare merkezi olmuştur. (Topkapı Sarayı, Sultan Abdülmecid döneminde müzeye dönüştürülmüş olmasına rağmen halkın ziyaretine açılmamıştır. Sadece yabancı devlet adamları ve elçiler Topkapı Sarayı’nı ziyaret edebilmiştir. Sarayın halkın da ziyaretine açılması Cumhuriyet’ten sonraki bir döneme denk gelir.) Topkapı Sarayı, resmen 9 Ekim 1924 yılında bir müze olarak halkın ziyaretine açılmıştır.

Saray, Osmanlıca ‘da “Yeni Saray” anlamına gelen “Saray-ı Cedid” ismiyle anılmıştır. Yeni Saray’a Topkapı Sarayı denmesi ise şöyle gerçekleşmiştir: Sultan I. Mahmud tarafından Bizans surlarının yakınına yaptırılan ve önündeki selam topları nedeniyle “Topkapusu Sahil Sarayı” denilen büyük ahşap sahil sarayı bir yangında tamamen kül olunca, bu sarayın ismi yeni saraya verilmiştir.

Saray; Haliç, Boğaziçi ve Marmara denizini gören ve İstanbul’un ilk kuruluş yeri olarak bilinen akropol tepesinde yükselmiştir. Topkapı Sarayı’nın çevresi 1400 metre uzunluğunda olan ve ”Sur-ı Sultani” adı verilen karadan ihtiva duvarları ile, deniz tarafından ise Bizans surlarıyla çevrelenmiştir. Çok büyük bir alana yayılan saray, bir kompleks şeklindedir. Fonksiyonel olarak inşa edilen çeşitli yapılar ile gittikçe büyümüştür. 1924 yılından beri müze olarak kullanılan saray, 4 avlu ve harem bölümünden oluşmaktadır. Büyük avlular, bunları çevreleyen revaklar ile hizmet binaları Topkapı Sarayı’nın genel planının ana hatlarını teşkil etmektedir. Hizmet binalarında genellikle tek katlı olup, yapımında taş kullanıldığı, yüksek kubbeli oluşları dikkat çekerken, koğuşlar içeriden asma kat ilaveli yapılmıştır. Konut olarak kullanılan taş ve ahşap malzemeyle yapılan yapılarda çatılar, kubbeler kurşun kaplanmış, çok az kiremit kullanılmıştır.

Bab-ı Hümayun

Saltanat Kapısı olarakta bilinen Bab-ı Hümayun kapısı, Fatih Sultan Mehmed tarafından 1478 yılında yaptırılmıştır. Bab- Hümayun kapısı,  I. Avlu ‘ya geçit vermekle birlikte, orijinalinde iki katlı, simetrik, iç ve dış cephe arasında kubbeli bir mekâna sahip olan dikdörtgen planlı bir kapıdır.

 

I.Avlu (Alay Meydanı)

Bab-ı Hümayun’dan girilen, asimetrik planlı bu avluya saray-kent-devlet üçlü yönetim sisteminin ikinci derecede öneme sahip olan yapıları yerleştirilmiştir. Burası halkın belirli günlerde girebildiği ve devletle olan ilişkilerini yürüttüğü bir merkez niteliğindedir. Devlet erkanının at ile girebildiği tek alandır.

Bab-ı Hümayun’u Bab-üs Selam’a bağlayan 300 metre uzunluğundaki ağaçlı yol sultanların Cülus, Sefer, Cuma Selamlıklarına ihtişamla geçtiklerine sahne olmuştur. Bu avlu aynı zamanda Elçi alayları, Beşik alayları ile Valide Sultanların saraya taşınmasındaki Valide alaylarına da sahne olmuştur. Sol tarafta sarayın ihtiyacını karşılayan odun ambarı ve hasırcılar ocakları bulunmaktaydı. Hamamları, koğuşları, işlikleri, ahırları ile bir bütün teşkil eden bu kısımlar günümüze ulaşamamıştır. Avlunun sol tarafındaki, günümüzde Karakol Restoran olarak hizmet veren bina, Osmanlı döneminde Topkapı Sarayı’nın dış karakolu olarak kullanılmaktaydı. Bu yapılardan sonra gelen Fatih Sultan Mehmet döneminden itibaren Cebehane olarak kullanılan Aya İrini Kilisesi günümüze ulaşmış ender yapılardandır. Cebehane’nin yanından başlayarak sarayın bahçelerine ve Çinili Köşk’e geçit veren yol boyunca uzanan bu yapılar günümüze tamamıyla değişmiş olarak gelmiştir.

 

Bab-üs Selam

İkinci kapı Bab-üs Selam, Orta Kapı olarak bilinmektedir. Günümüzde müze ziyaretleri bu kapıdan başlar. Fatih Sultan Mehmed tarafından 1468’de yaptırılmıştır. Kanuni döneminde yapılan onarımlardan sonra kesme taştan, geniş kemerli portol tonozu ve yan nişleri ile 16. Yüzyıl Osmanlı mimarisinin klasik unsurlarını yansıtan kapı, iki kulesi ile çağdaşı olan Avrupa kale kapılarına da benzemektedir.

II. Avlu

Sarayın ikinci avlusu, devlet yönetiminin gerçekleştiği mekanların yer aldığı Divan Meydanı (Adalet Meydanı)’dır. Tarih boyunca pek çok törene sahne olan bu avluda divan toplantılarının yapıldığı Divan-ı Hümayun (Kubbealtı) ve yanında Divan-ı Hümayun Hazinesi yer alır. Divan yapısının arkasında ise Sultanın Adaletini temsil eden Adalet Kulesi vardır. Kubbealtı’nın yanında Harem Dairesi girişi ile Zülüflü Baltacılar Koğuşu bulunur. Zülüflü Baltacılar Koğuşu ile aynı yönde bulunan Has Ahırlar ise aynı yönde, bir avlu etrafında yer alır. Adalet Meydanı’nın Marmara Denizi yönündeki revakların arkasında ise saray mutfakları ile ek hizmet binaları bulunmaktadır. Adalet Meydan’ının kuzey yönünde cülus, arife, bayram ve cenaze törenlerinin yapıldığı, Sancak-ı Şerif’in Serdar-ı Ekrem olarak savaşa giden Sadrazam’a teslim edildiği yer olan Babüssaade yer alır.

 

Bab-üs Saade

Sarayın üçüncü kapısı ise Bab-üs Saade yani Saadet Kapısı’dır. Bu kapı sarayın inşaatı sırasında kubbeli ve revaklı olarak yapılmıştır. Rokoko örtü sistemi ve süslemeler Sultan I. Abdulhamid dönemi ve Sultan III. Selim dönemine aittir. Ahşap tavanlı olan kubbe, Sultan I. Abdülhamid döneminde Türk barok üslubunun klasik tiplerinden olan iyon başlıklı dört mermer sütuna oturtulmuştur.

III. Avlu

Üçüncü Avlu, Enderun (iç saray) padişaha ait mekânların yanında, Sultan II. Murad döneminde kurulan Saray Okuluna ait koğuş ve yapıları da barındırır. Padişahın devlet adamlarını ve bazı yabancı elçileri kabul ettiği Arz Odası, Fatih Köşkü / Enderun Hazinesi ve Has Oda padişaha ait mekânlar olarak önce çıkarken, Küçük Oda, Büyük Oda, Seferli, Kilerli, Hazineli, Has Oda isimleriyle anılan Enderun Saray okuluna ait koğuşlar, Babüssaade girişinden itibaren avlunun etrafına sıralanmıştır. Avluya diagonal olarak yerleştirilmiş 15. yüzyıla ait Ağalar Camii ile, III. Ahmed döneminde havuzlu köşkün yıkılmasıyla yaptırılan III. Ahmed Kütüphanesi, Enderun eğitimine verilen önemi vurgular.

 

IV. Avlu

Enderun Avlusu’ndan sonra, padişaha ait köşklerin ve asma bahçelerin bulunduğu IV. Avlu’ya geçilir. Has Oda’nın Mermer Sofa’ya açılan kapılarıyla da ulaşılan bu mekanda Osmanlı sanatının klasik köşk mimarisinin en seçkin örnekleri olan, Sünnet Odası, Bağdat ve Revan Köşkleri ile İftariye Kameriyesi yer alır. IV. Avlu’nun bir alt kotunda asma çiçek bahçesi, ahşap Kara Mustafa Paşa Köşkü, Hekim Başı Kulesi, en alt katta ise Sofa Camisi, Sultan Abdülmecid döneminde inşa edilen ve Saray’ın son yapıları olan Mecidiye Köşkü ve Esvab Odası vardır.

Topkapı Sarayının etrafını kuşatan Hasbahçeler içindeki köşklerden Çinili Köşk, Sepetçiler Kasrı ve İncili Köşk’ün alt yapısı hariç günümüze ulaşmayan çok sayıda köşk ve kasır olduğu bilinmektedir.

Harem

Topkapı Sarayı Harem Dairesi, padişah, valide sultan, padişah kadınları, çocukları, kız ve erkek kardeşleri ile hizmetli cariyelerin ve Harem’in koruyucusu Kara Ağaların yaşam alanıydı. Hanedanın özel ve yasaklanmış yeri olan bu yapılar topluluğu, 16. yüzyıldan 19. yüzyıl başlarına kadar çeşitli dönemlerinin üslubunda örnekler içeren ve mimarlık tarihi açısından son derece önemli bir komplekstir. Her padişah döneminde yapılan eklemelerle genişleyen Harem’de günümüzde, yaklaşık 300 oda, 9 hamam, 2 cami, 1 hastane 1 çamaşırlık ve çok sayıda koğuş bulunur.Harem kurumlaşmasında tüm hizmet gruplarının yaşadığı mekanlar bir avlu çevresinde toplanmıştır. Podima taşlı zemin, padişah dairesinin girişi olan Ocaklı Sofa’da sonuçlanarak sultanın güzergahı vurgulanmıştır.

 

Kaynakça:

https://islamansiklopedisi.org.tr/enderun

https://islamansiklopedisi.org.tr/birun

https://www.sosyaldeyince.com/bilgi-kutusu/osmanlida-saray-t5649.0.html

https://tr.wikipedia.org/wiki/Enderûn l

https://gezipgordum.com/topkapi-sarayi/

https://www.mehmetakinci.com.tr/istanbul-topkapi-sarayi-3.htm 

https://www.sihirlitur.com/muzeler/topkapi_sarayi/mimarisi.html

https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/istanbul/gezilecekyer/topkapi-sarayi

TOPKAPI SARAYI ZÜLÜFLÜ BALTACILAR KOĞUŞU, Ferruh TORUK

 

Yapılar hakkında daha fazla yazıya ulaşmak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz…

BİR CEVAP BIRAK

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen isminizi buraya giriniz