Temeli Gökyüzüne Atılacak: Analemma Tower

PAYLAŞ

New York merkezli Cloud Architecture firması inşaat alanında çığır açacak kapasitede, dünya yüzeyinden 50.000 km yukarıda bir asteroide bağlanacak gökdelen projesi üstünde çalışıyor. Ancak bu gökdelenin ilginç yanı uzunluğu değil, yerden gökyüzüne çıkmak yerine gökyüzünden yeryüzüne inecek olması.

Clouds Architecture bu projesinde, yapının uzayda oluşturulan bir destek temeline bağlanarak yeryüzüne doğru inşa edilmesi fikriyle yola çıkıyor. Bu sistem “Universal Orbital Support System” Türkçe karşılığıyla “Evrensel Orbital Destek Sistemi” olarak adlandırılıyor. Dünya’nın yörüngesine bir asteroit yerleştirilerek, asteroitten yer küreye inen yüksek mukavemetli bir kablo yardımıyla yapının havada asılı kalması sağlanacak.

Mobil Gökdelen

Analemma’nın bir başka özelliği de, asteroite bağlı olacağından dünyanın herhangi bir yerinde inşa edilip, istenilen her yere taşınabilecek olması. Yapı, kuzey ve güney yarım küreler arasında hareket edebileceği bir yörüngeye yerleştirilecek. Belirlenen bu yörünge kalibre edilebilecek ve binanın hangi bölgelerde ne kadar süreyle kalabileceği ayarlanabilecek. Firma, Analemma’yı yüksek bina yapımında uzman şehir olduklarını kanıtlayan Dubai üzerinden inşa etmeyi planlıyor.

Asteroitleri Kontrol Etmek Mümkün Mü?

Son yaşanan gelişmeler ışığında asteroitleri istediğimiz gibi kontrol etme fikri artık bilim kurgu olmaktan çıktı. 2015 yılında Avrupa Uzay Ajansı, “Rosetta Görevi” ile dönen bir kuyruklu yıldızın kontrol edilebileceğini ve yıldıza arazi yapmanın mümkün olduğunu kanıtlayarak asteroit madenciliğinde yeni bir sayfa açtı. NASA ise 2021 yılı için bir asteroit yakalamanın ve yerini değiştirmenin fizibilitesini kanıtlamayı amaçlayan bir çalışma planladı.

Enerji Nasıl Sağlanacak?

Bu kadar yüksek katlı ve yer yüzü ile bağlantısı olmayan bir binanın su-elektrik gibi enerji ihtiyaçlarını karşılaması için de doğal olarak yeni yöntemler geliştirilmesi gerekmekte. Analemma’nın tüm enerjisini güneş ışığından alması planlanıyor. Yoğun ve dağınık atmosferin üzerine inşa edilecek güneş panelleri, geleneksel tesisatlardan daha yüksek bir verimlilikle güneş ışığından enerji üretecek. Su konusuna gelince, yapıdaki kat sayısı göz önüne aldığımızda yer yüzündeki suyun en üst katlara kadar pompalanması harcanan güç ve maliyet açısından pek mantıklı görünmüyor. Bu nedenle bina yüzeyine yerleştirilecek hapsetme ve filtreleme sistemleri aracılığıyla yağmur suları ve havadaki nem temiz su kaynağı olarak kullanılabilecek.

Gerçekten Gerekli Mi?

Hızla artan insan popülasyonunu ve şehirlerdeki kalabalığı göz önüne alan şirket, yer kaplamaması ve ferah bir yaşam ortamı sunması ile böyle bir yapıya ihtiyaç duyulduğunu öne sürmekte. 2050’de 10 milyara ulaşması beklenen  dünya nüfusunu da düşünürsek, bu tarzda bir projeye ihtiyaç duyulacağını fark edebiliyoruz. Firmanın bahsettiği diğer bir gereklilik ise konut fiyatları. Evet farklı bölgelerde birçok yüksek katlı gökdelen var ancak kat yüksekliği ile konutların metrekare fiyatlarının misliyle arttığı günümüzde böyle alanlarda yaşamak çok büyük bir kesim için hayalden öteye gidemiyor. Şirket, bu projeyi gerçekleştirebilirlerse çok düşük fiyatlarla yerden kilometrelerce yüksekte ev sahibi olunabileceğini iddia ediyor.

Kaynakça: Cloud Architecture Office 

__________________________________________________

Bunlar da ilginizi çekebilir:

Dünyanın En Uzun “Yatay Gökdeleni”

Döneminin En Yükseği: Jeddah (Kingdom) Tower

1 YORUM

BİR CEVAP BIRAK

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen isminizi buraya giriniz